This site uses cookies.
Some of these cookies are essential to the operation of the site,
while others help to improve your experience by providing insights into how the site is being used.
For more information, please see the ProZ.com privacy policy.
English to Turkish translations [PRO] Social Sciences - History
English term or phrase:land
Kanuni Süleyman'ın ünlü mektubundan:
"...Suleiman Sach, son of Selim Sach, invincible Emperor, I am the ruler of rulers and a wonder among men, the legitimate sovereign of all the realms on the face of the earth, the shadow of God over the two lands, of the White Sea and the Black Sea, of Romania and Natalia, of Karamania and Greece, of the countries of Dulkadir and Dyarbakir, of Kurdistan and Azerbaijan, of Persia and Damascus, Aleppo and Cairo, Mecca and Medina and Jerusalem, of all the lands of the Arabs and the Yemeni, of the Tartars and many other places..."
İnternette yer alan üç aşağı-beş yukarı aynı, artık oturup yerleşmiş Türkçe aslında "yeryüzündeki" şeklinde oturmuş gibi gönüyor. Bunlardan biri şöyle:
"Ben ki, Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman’ın ve Rum’un ve Dulkadir Vilayeti’nin ve Kürdistan’ın ve Azerbaycan’ın Acem’in ve Şam’ın ve Halep’in ve Mısır’ın ve Mekke’nin ve Medine’nin ve Kudüs’ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen’in ve daha nice memleketlerin ki, yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri ve benim dâhi ateş saçan zafer kılıcımla fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı Sultan Bayezıd Hân'ın torunu, Sultan Selim Hân'ın oğlu, Sultan Süleyman Hân’ım."
Buradaki "two lands"i ben de "yeryüzü" mı alayım, bilemedim. Bunun dışında en uygunu "kıta" olurdu ancak Süleyman zamanda 3 kıtaya yayılmıştı İmparatorluk. Ne denebilir buradaki "two lands" için?
Explanation: İki kıtanın merkezi İstanbul kabul ediliyor
http://en.wikipedia.org/wiki/Ottoman_dynasty These titles were known in Ottoman Turkish respectively as Hünkar-i Khanedan-i Âl-i Osman, Sultan us-Salatin and Khakan (the latter enlarged as Khakan ül-Berreyn vel-Bahreyn by Mehmet II, Bayezid II and Selim I, meaning "Khan of Khans of the Two Lands (Europe and Asia) and the Two Seas (Mediterranean and Indian)").
Bu mektuplar ve içerdiği yazım tarzı, belki aramızda zaten bilenler vardır, çok önemli vurgular ve dayanaklar içeriyor. Yani öylesine, salt kendini pohpohlamak ya da karşı tarafı alçaltmak için sarf edilmiş kelimeler değil bunlar. Öyle bir mektup yazacaksın ki Osmanlı'nın gerçek ya da iddia edilen azametini kapsamlı olarak yansıtacak. Alt metinde diyor ki padişah, halife benim, kimse İslam'ın başıyım demesin, Türk töresine göre Dünya dediğiniz yer Doğu ve Batı'dan ibaretse ikisinin de hakimi benim, yeryüzünde iktidar Tanrı'ya vekalet etmektir, Tanrı'nın yeryüzündeki gölgesi olarak o vekaletin kime nasip olacağını da ben belirlerim, Batı'dan kendinize imparator aramayın, en büyük imparator da benim, şah da benim şahbaz da benim. :) O zamana kadar Dünya'nın gördüğü en büyük iki komutan olan İskender ve Cengiz'in iktidar vizyonunu dahi aşan koskoca bir Osmanlı İmparatorluğu düşüncesi birkaç paragrafta böyle anlatılıyor. Keşke ballandıra ballandıra anlattığı sınır aşırı iktidarı kadar, bilerek ya da bilmeyerek Hürrem Sultan'a terk ettiği saray iktidarına da odaklanabilseydi. Muhtemelen bugün bambaşka bir dünyada yaşıyor olurduk.
21 Eylül'de Peşte'ye geçti ve Macaristan'ın başına Erdel Voyvodası János Zsigmond Zápolya'yı getirdi. http://tr.wikipedia.org/wiki/I._Süleyman Başka örnekleri de vardır muhtemelen. İnançla ilgili kısmı anlamadım, Hristiyan krallardan bahsediliyorsa Hristiyan inancı olsa gerek, bilgili olmadığım bir konu.
Üzerinde ülkeler, krallıklar olan iki kıta var Hristiyan Avrupa (Christendom) ve İslam dünyası. Hind ve Çin yok mu, var elbet ama bu dünyanın dışında yerler henüz. Osmanlı tarih anlayışı Doğu Roma'yı dünyanın merkezi kabul ediyor ve Sultanın Batı-Doğu, Avrupa-Asya, Hristiyan dünyası-İslam dünyası diye ikiye ayrılmış dünyanın tek hükümdarı olduğunu iddia ediyor.
Bu durumda Recep Bey üstadımın karşısında şapkamı çıkarıp, yerime oturuyorum :) Ben ki ... diye başlayan ve araya da virgülü koyan, ve dahi cümlesinin genel akışı içinde Fransuva karşısındaki büyüklüğünü sergileme çabası içinde görünen yazar olsa olsa kendini tanımlamış/yüceltmiştir :) Her ne kadar "gölgesiyim" dediği Allah'ı yücelten hiçbir sıfat kullanmasa da...
İlk kısımdaki "hükümdarlar hükümdarı ve hakanlar hakanı" sıfatı, virgülden önce geldiği için Süleyman'ı tanımlıyor da olabilir, net değil. Net olan şu: "Hükümdarlara taç giydiren" sıfatı Allah'ı tanımlıyor. Eğer arada bir VİRGÜL olsaydı (yani "taç veren, Allah'ın...) o zaman onun da Süleyman'ı tanımlamış olabilme ihtimalini de düşünecektim. Ancak Türkçe orjinalinde virgül yok gördüğüm kadarıyla."hükümdarlara taç veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi" ifadesi bu sıfatın Allah'a ait olduğunu düşündürüyor. Aynı cümle içinde Allah'ı hiç methetmeyip de kendisini bu kadar methetmesi ile kendisini "Allah'ın gölgesi" olarak görmesi çelişki oluşturmaz mı? Mantık yürütüyorum sadece, yanlış olabilir. Fransızca tercümesi ise farklı bir duruma işaret ediyor. Recep Bey üstadım da onu yakalamış, gözünden kaçmamış netekim:)
Tuğradan sonraki kısımda kendinden bahsediyor: "Moi, qui suis le sultan des sultans, le souverain des souverains, le distributeur des couronnes aux monarques de la surface du globe, l'ombre de Dieu sur la terre..." Google translate bile diyor ki: I, who am the Sultan of Sultans , the sovereign of sovereigns, the distributor of crowns to the monarchs of the earth's surface , the shadow of God on earth" - Fransızca bilen arkadaşlar düzeltsin lütfen...
Bir önceki iletimde paylaştığım gibi yazısının başında Muhammed (as) ve dört halifeyi anan bir kişinin en önem verdiği vasfı halife oluşudur. "Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren/giydiren" ifadeleriyle kendini tanımlamış olsa bunları en önemli vasfı Allah'ın yeryüzündeki gölgesi'nden (halifesi) sonra kullanırdı diye düşünüyorum.
..“Fransa kralı, Sultan Süleyman’ın saâdet sarayının eşiğine bağlılığını bildirip, kuvvet ve kudretin sığınağına tabi olduğunu açıklaması üzerine, onu İspanya kralının elinden kurtarmak üzere verilen sözün yerine getirilmesi Büyük Mohaç Seferi’nin başlıca sebebi oldu. Hristiyan dünyasının “kurune” dedikleri çok önemli bir “taçları” vardı. Bu tacı teb’asının ve askerinin çokluğu, gücünün ve kudretinin büyüklüğü ile meşhur olan krallar giyerdi. Kurune’yi giymiş olan krala artık meliklerin meliki, sultanların sultanı anlamına gelen “Cesar” (23a) derlerdi. Uzun zamandır bu taç, sahip oldukları güç ve kudret sebebiyle Alman krallarına aitti. Hayli zaman sonra Alman kralları eski güç ve kudretlerini yitirmişler, gül bahçelerine hazan mevsimi gelmiş ve ihtişamları solmuştu.."
Recep Bey, sizi şimdi anladım. Biraz serbest bir yorum görebildiğim kadarıyla. Sonradan "yerlerin ve göklerin hakimi" eklenebilir, bunda bir sorun yok.
Ancak şimdi Zeki Bey'in de Hülya Hanım'la aynı fikirde olduğunu görüyorum. Önce, metindeki ünvanların kime ait olduğu konusunda anlaşalım. Bir önceki yazdığınızdan, metindeki unvanların, sıfatların Süleyman'a ait olduğu konusunda hemfikir olduğumuzu anladım. Şimdi ikiye iki olduk. :)
Bakalım, belki başkaları da bu konuda yorumda bulunur. En son görüş birliğine varırız umarım.
"..Yazılı belgelerden yararlananlar aynı zamanda diplomasinin nasıl yürütüldüğünün, kişiler ve devletler arası güç ilişkilerinin, hitap tarzlarının, psikodinamiğinin de malzemesine sahiptiler. Kanuni Sultan Süleyman'ın Fransa Kralı François'ya hitap ederken, 'Ben ki sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç veren, Allah'ın yeryüzündeki gölgesi...' diye başlayıp, satırlarca sıraladığı sıfatlardan sonra, 'Sen ki Fransa vilayetinin Kralı Françis'sın,' diye başlayan mektubu buna bir örnek..."
Sadece iki kıtada hüküm sürmesi mantıklı değil, zira Afrika'nın kuzeyi de var. "Three lands" denseydi neyse de, dinsel metinlerde "iki cihanın şahı" Hz. Muhammed, "Yer(ler)in ve göklerin sahibi/efendisi/hükümdarı" vb. Allah'tır. Sıfatlarını sayarken gücünün ilâhi bir dayanağının olduğunu belirtmek için kullanılmış bir ifadedir...
Recep Bey, bu yüzden önerinizdeki ("yer(ler)in ve göklerin hakimi olan Allah'ın yeryüzündeki gölgesi") "yerlerin ve göklerin hakimi" kısmı, Hülya Hanım'ın da daha önceki yorumuyla birlikte, biraz kafamı karıştırdı. Allah'ın önünde hiçbir sıfat, niteleme yok. "Allahın yeryüzündeki gölgesi". Bu kadar.
Siz, METİNDEN "yer(ler)in ve göklerin hakimi" olduğuna nerden ulaştınız? :)
Alıntıladığınız şekliyle o girişi anlamam mümkün değil. 'Allah'ın gölgesi' olduğu konusunda herhangi bir şüphe yok. Sorun: "Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren/giydiren" bir Allah'ın mı gölgesi olduğu. Hükümdarlara taç giydiren kim? Allah mı, Süleyman mı? Allah'sa, "Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren/giydiren Allah" okunmalıdır, bu durumda da "I am the ruler of rulers" bağışlanmayacak br çeviri hatası olmalıdır. Tekrar ediyorum, İngilizce çeviride bu denli bir yanlışın işlenmiş olabileceğini sanmıyorum.
Mektubuna aşağıdaki şekilde başlayan bir kişi kendini o sıfatlarla tanımlamaz ve ben Allah'ın gölgesiyim der. Allah'ın gölgesiyim demek halife oluşunu dillendirmektir ki bu da aslında yeryüzündeki en yüce ve en önemli vasıfdır.
"Hazret-i İzzet cellet kudretühû ve allet kelimetühûnün inâyeti ve mihr-i sipihr-i nübüvvet ahter-i burc-i fütüvvet pîşvâ-yı zümre-i enbiyâ muktedâ-yı fırka-i asfiyâ Muhammed Mustafa’nın sallallâhü aleyhi ve sellem mu‘cizât-ı kesîretü’l-berekâtı ve dört yârının ki Ebûbekir ve Ömer ve Osmân ve Ali’dir rıdvânullâhi aleyhim ecma‘în anların ervâh-ı mukaddesesi mürâfakati ile"
Türkçe'de bütün niteleyiciler ismin önüne gelmek zorunda için bu dizilimde (ne yazık ki):
"Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah’ın"
şeklinde de okunabilir ancak İngilizce çevirideki "I am the ruler of rulers" için ister "sultanlar sultanı" ister "hakanlar hakanı" deyin, Sultan Süleyman olduğu, başka bir okumaya ve yoruma yer bırakmayacak kadar açık. İngilizce çeviri eksik veya fazla olabilir, ancak "Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı (...) Allah’ın" için, bu sıfatları Sultan Süleyman'a yükleyecek kadar yanlışa düşülmemiştir sanırım.
Bir yanlışa düşmemek için bu tartışma girişini açma ihtiyacı hissettim. Recep Bey'in aşağıdaki önerisi ("the shadow of God over the two lands /yer(ler)in ve göklerin hakimi olan Allah'ın yeryüzündeki gölgesi") ile Hülya Hanım'ın "a wonder among men"için yorumu ("Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı ile Allah'ı tarif ediyor, kendini değil"), Türkçe aslını hepimizin aynı okumadığını gösterdi. Ben hep sıralanan unvanları, Sultan Süleyman'a ait unvanlar olarak okudum. Zaten İngilizce metinde de, bu alıntıdan hemen önce "yüceltici unvanları azami şekilde kullandığı dikkatlerden kaçmayacaktır" diyor: "it will be observed that he makes the most of his honorific titles".
Ya yazarın unvanlara bu şekilde vurgusu beni daha baştan yanlış yönlendirdi ya da Türkçe aslını hepimiz aynı okumuyoruz. Ben hep şöyle okudum:
"Ben ki, Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç veren, (başka bir versiyonda: 'krallara taç giydiren') Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz’in ve Karadeniz’in, ...... fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı, Sultan Bayezıd Hân'ın torunu, Sultan Selim Hân'ın oğlu, Sultan Süleyman Hân’ım."
Automatic update in 00:
Answers
5 mins confidence: peer agreement (net): +2
iki cihanda
Explanation: ...
Hulya A Native speaker of: Turkish, Swedish PRO pts in category: 4
17 mins confidence:
alem
Explanation: İki cihan günlük konuşmada kulağımızın daha alışkın olduğu bir tabir olsa da, cihandan ziyade "alem" olması gerektiğini düşünüyorum.
"Allah'ın her iki alemin üstündeki gölgesi"
Alem: Kur'an'da, Allah'ın dışında olan ve her parçası Allah'a şahidlik eden varlık bütünü. Evren, insanlık ve yaratılmışlar dünyası anlamlarında da kullanılır.
Cihan ise evren ve Dünya (gezegen olarak) anlamlarında kullanılıyor ve iki evren ya da iki Dünya çok mantıklı değil gibi.
Two lands ile kastedilenin Allah'ın yarattığı yer ve gök kubbeler olduğunu düşünüyorum.
Naz Başak Günday United Kingdom Specializes in field Native speaker of: Turkish
Explanation: İki kıtanın merkezi İstanbul kabul ediliyor
http://en.wikipedia.org/wiki/Ottoman_dynasty These titles were known in Ottoman Turkish respectively as Hünkar-i Khanedan-i Âl-i Osman, Sultan us-Salatin and Khakan (the latter enlarged as Khakan ül-Berreyn vel-Bahreyn by Mehmet II, Bayezid II and Selim I, meaning "Khan of Khans of the Two Lands (Europe and Asia) and the Two Seas (Mediterranean and Indian)").
Selcuk Akyuz Türkiye Local time: 13:54 Native speaker of: Turkish PRO pts in category: 4
Explanation: Bu anlamda olabilir, Arap ve Acem Yani müslüman toprakları ve onun dışındakiler anlamındadır. Iran ve Arap anlamında değildir. O zamanlar bir Aarap toprakları bir de müslüman olmayan topraklar vardı = Acem. Selam, Aziz
Aziz Kural Türkiye Local time: 13:54 Native speaker of: Turkish
yer(ler)in ve göklerin hakimi olan Allah'ın yeryüzündeki gölgesi
Explanation: Üç kıta söz konusu, dolayısıyla bunlardan sadece ikisini kastetmiş olamazlar, kaldı ki "sovereign of all the realms on the face of the earth" deniyor zaten... İngilizce'ye çeviri hatası olabilir belki :)
Recep Kurt Türkiye Local time: 13:54 Works in field Native speaker of: Turkish PRO pts in category: 32
Login or register (free and only takes a few minutes) to participate in this question.
You will also have access to many other tools and opportunities designed for those who have language-related jobs
(or are passionate about them). Participation is free and the site has a strict confidentiality policy.